Makalelerim



 



YUSUF ASLAN MAKALELERİ.

 


İŞÇİLİK Ve İŞSİZLİK .
Duyduğumuz kadarıyla 1960,lı ve 70,li yıllarda kahvelerde ne kadar boş genç ve insanlar var ise
iş veren kendi adamlarından yetkilileri gödererek bu insanları toplatıp fabrikasında iş verir ve çalıştırırmış o zamanlar iş veren işçi kesimine muhtaçmış şimdi ise devir döndü zaman değişti , ve kahvelerde , sokaklarda hele hele her evde bir veya iki kişi işsiz var. bu gençler kahve köşelerinde ya kumar oynuyor yada bazıları ,balici, tinerci, içici, oluyor bir iş yerine iş için gittimi eger o iş yerine işçi lazımsa bile senin içerde bir tanıdığın yoksa sen o işe giremezsin,
Ufakta olsa orda bir torpil işi var demektir (demokrasinin gereğini yerine getirmek bir yana dursun)
bir başka sorunda, mesela ben çalışırken her üç ayda bir, yılda dört, defa ikramiye alırdık, maaşımızın üçte ikisi kadar, ben işden ayrılalı (Emekli oldum) beş yıl oldu, halen çalışan arkadaşlarımdan, duyduğum kadarıyla altı ayda bir, yılda iki kereye düşürmüşler ikramiyeyi, ikramiye zamanı geldimi çıkartıp paranı vermiyorda seni süründürür, içerde dört, beş, ikramiye alacağın oluyor, yılda iki ikramiye alıyorsan içerde dört, beş, ikramiyende var ise ikramiye alamadığınız yılları varın siz hesaplayın, Allah yardım eylesin gariban işçiye, şimdilik bu kadar dert, yazdığım yeter, gelecek sefere başka bir sorunu ele almak üzere Allahısmarladık.MAKALE,1.



-------------------------------------------------------

FABRİKA HAYATI.
Sevgili canlar insanoğlu, Dünyaya gelip gençlik çağına ve hatta çalışabilecek çağa erişince kendi kendini yönetme iradesini bilen insanlar, çalışmaya başlar,bende bu çalışan kategori gurubu içinde olarak çalışmaya başladım, nereden beri , taa,ki çocuk yaştan beri,
Ömrümüz fabrikada çalışarak geçti, gün oldu 8, saat,yerine 16, saat, yahut 24, saat, çalıştırdılar, biz işçilerde çalışmak zorundayız, işçinin yorgunluğu ve ızdırabı değil, işin gidişatı, randımanı önemli, zaten yüzünü eşkiden olursa hiç şansı yok, Dış kapıyı gösterirler.
öyle gün olurduki,
Sabah işe giderken evinde ne yemişsen sabahki yediğinle geri aç karınla eve geri dönersin, Haa, deyeceksinki , niye fabrikada iş veren yemek vermiyormu, veriyor, beyler veriyor, amma,sen yemek molası verirsen O bıraktığın işin Randımanının, başına bir iş gelirse, sorada vay gele senin başına,
Fabrika, hayatından sadece bir kesit, gelecek sefere başka bir sorunu ele almak üzere Allahısmarladık, MAKALE,2.


--------------------------------------------------------

 

İKRAMİYE PARASI.
Sevgili canlar. dertli sorunlarımızı paylaşmak için bir kere daha sorunlarımızı ortaya döküp azda olsa bir çare nasıl bulunur diye sizlerle konuşmak için yüz yüze geldik, Bizler yüce bir milletin mazlum bireyleriyiz. Örneğin, memur yurttaşlarımız bizler perişanız maaşlarımızı iyileştirin diyorlar
ben demiyorumki haklarını aramasınlar, tabiki haklarını arayacaklar, ararken ellerini vijdanlarına
koyup vijdanen arayacaklar, çünkü bu arada mazlum işçiye verilecek haklar bir köşede kalıyor unutuluyor.
Hiç duydunuzmu,Tv,de radyo,da veya gazetede okudunuzmu bir memurun bir komşu ile dahi kavga ettiğini, ne duyulur nede okunur,Bazı özel istinalar hariç. neden çünkü işi maaşı yerinde, Allah çarpsın bizim gözümüz onların aldığı parada değil. biz istiyoruzki bizde refah içinde olalım. Birde ikramiye sorunumuz var bakın sorunlar nasıl zuhur ediyor hep beraber bir göz atalım,Yüce Devletimiz işçiye her altı ayda enflasyona göre, aylıklarına zam yapar, örneğin devletten aylığına 30,ytl. zam alan bir işçi ay sonunda bu zammı hiç almamış gibi oluyor, nasıl almamış gibi oluyor hep beraber bakalım buyurun, Asgari ücret örneğin 400,ytl net aylık, 70, ytl,de yaptığı işin randımanına göre prim eder 470,ytl. para 30,ytl,de Devletimizin verdiği zam tamamının toplamı eder örnek,500,ytl. ancak sen bu 500,ytl,yi alamıyorsun yani Devletin verdiği O, 30,ytl, bir nevi buhar olup uçuyor, nasıl buhar olup uçuyor buyurun görelim, ay sonu geldimi duvara bir kağıt asarlar isimler sıralanmıştır kalitenin ve işin randımanı düşük olduğu için Primlerinizin yüzde, 50,si veya 60,ı işçisine göre kesilmiştir. Ancak maaş bodrosuna işlemezler sadece alacağın yazılı olur. varın gerisini siz düşünün Allah yardım eylesin gariban işçiye.
Sevgili canlar,gelecek sefere başka bir yaraya parmak basmak üzere Allahısmarladık.MAKALE,3.



--------------------------------------------------------

 

İŞÇİ ve İŞ VEREN DİYALOĞU..
Sevgili canlar, bu makalemde benim sevgili halkıma, acaba hangi konuyu açabilirim, hangi dertten hitab edebilirim deye düşünüp dururken kendi kendime yahu kardeşim eğer sendede hiç bir dert veya hiç bir konu yoksa, bu memlekette ne çalışmış insan, ne ezilmiş insan, nede fakirliğin çilesini çekmiş insan vardır deye düşünürken, yine kendi yaşantımdan, daha açıkcası kendi çalışma hayatımdan siz sevgili yurttaşlarıma biraz bahsedem, daha doğrusu sizlere içimdeki dertlerimin bir bölümünü dökem deye düşünüyorum, inşallah lütfeder beni biraz dinleme zahmetine katlanır okuyup dinlersiniz, sevgili canlar, hani derlerya, Allaha kul gerekse kayırsın, işte ben o kullardan biriyim, şu yalan dünyada eğer Allaha kul gerekse benim gibi kimsesiz kulları kayırsın, hani bazı insanlar şöyle derler tabi şaka mahiyetinde,(deyeceksinki niye işte b_le) ben başka mazlum insanları örnek vererek demiyorum, ben özbe öz kendimi örnek veriyorumki, benim gibi mazlum ve gariban insanları diger mutaassıp veya vicdanlı insanlar fark edede itilip kakılmaktan bir nebze olsada koruyalar, zaten ben veya benim gibi insanların tek amacı, yani tek gayemiz, sadece çalışmak, niye çalışmak 1, Aile efratımızı ac ve sefil bırakmamak, 2, dostumuzu sevindirip bizleri sevmeyenleri, veya şöyle deyem bizleri hakir gören seviyesi ve kalitesi düşükleri sevindirmemek.
Sevgili canlar, iş hayatından bahsetmek için bu makaleyi yazmaya bu konuyu ele almaya başta yazıp söylemiştim şahsen ben çalıştığım yıllar, sabah saat 0,5,de zil çalar saat 0,5,30,a kadar kahvaltımda dahil bütün zaruri ihtiyaçlarımı bitirirdim, niye bu kadar çabuk ve erken bitirdiğimide siz can dostlara deyeyim, çünkü benim en büyük desteğim veya şöyle deyem sağ kolum var, oda vefakar eşim can yoldaşımın sayesinde zor duruma düşmedim, siz bakmayın başkalarının boş boş konuşmalarına 40 dönüm tarla dar gelir o kendini bilmez avare insanlara, her ne ise geçelim sorumsuz insanların konusunu.
saat 0,5,35 de servis durağında olurum saat 0,6,da iş servisime biner işime giderim saat 0,7 de işe başlarım saat 0,8,30 da iş veren gelir, iş yerinde arkadaşlardan duyduğum kadarıyla iş veren çocuk,ken zatürre hastalığı geçirmiş olduğu için, biraz işçi kesimi ile geçimsiz insan, (parantez içinde söyleyeyim o patronun hasta olması ve bunun akabinde işçiye eziyet etmesi düpe düz insan haklarına saygısızlıktır) iş veren olacak o zat salonu gezerken bütün işçiler pür dikkat, acaba kime çatacak deye onu uzaktan uzağa takip ederler, ama o malum zat,da işçinin hal ve hareketini işçinin yüzündeki tik,ini ve
dudağının açılıp kapanmasını bile takip eder hele hele mazlum bir işçi var ise ona yaklaşır bir bahane bularak o gariban işçiye olmadık hakaretler eder, af buyurun o zatın ağzının salyası bile o bağırması anında, o gariban işçinin üstüne ve yüzüne gelir, o mazlum işçi işden çıkartılırım korkusuyla o iş veren malum zat,a bir şey demez, ve yüzündeki o patron olacak zalimin ağzından çıkan salyaları siler,
sevgili canlar, benim gibi garibanların böyle zalimlerin yanında çalışmaları başlı başına aslında bir eziyettir bir bedel ödemektir, sevgili canlar, ben bir derdi yazmaya çalıştım varın diğerlerini siz düşünün, ben sadece yaşadığımı yazdım, bu arada vicdanlı ve iyi insanlardanda Allah razı olsun, sevgili canlar, gelecek makalemde bir başka yaraya parmak basmak üzere Allahısmarladık. MAKALE,4.



--------------------------------------------------------

 

BENİM GÜZEL MEMLEKETİM.
Sevgili canlar, her makalemde içler acısı bir konuya parmak basıyorum, siz sevgili canlara bir nebze olsun gördüğüm, bildiğim ve yaşadığım, hayatın acılarını, tatlılarını yazmaya çalıştım umarım beğeninizi kazanmıştır. sevgili canlar, bende herkes gibi bir memlekette doğdum o memleketin evladıyım, benimde bir memleketim bir köyüm var, ne yazıkki ekmek kavgası yüzünden elimden yurdumdan ayrılmak zorunda kaldım, ancak zaman zaman memleketimi görmeye gidiyorum, köylerimiz, çok güzel her taraf bağ bahçe, her bağ bahçede şırıl şırıl suları akıyor, ter temiz havası oksijeni var, sebzeleri hormonsuz, ziraat gübresi yerine, hayvan gübresi kullanılmakta, köylerimizde hayvancılıkta normal bir düzeyde, süt, yoğurt, kaymak ve sütten elde edilen pendir ve yağlar, insan sağlığına faydalı olarak görüyorum, niye faydalı görüyorum, bir kere her şey aleni, köydeki insanlarımız bütün mikrobik ve hormonal yiyeceklerden uzak oldukları için sağlıklarıda yerinde, hastalıktan uzaklar, ve sevgili canlar bu insanların yaş ortalaması şehirde yaşayan insanlardan daha fazla, şehir insanları 60-70, yaş yaşıyorsa köydeki insanımız 80-90, yaş yaşıyor Allah herkese uzun ömürler versin. sevgili canlar buraya kadar yazdığım yazılar köy hayatımızdan bir bölüm. Birde bizlerin , hepimizin iyi kötü şehir hayatımız var. bu şehir hayatımızın bizlere ne kadar faydası ne kadar zararı var, gelin hep beraber birlikte bir göz atalım, örneğin benim güzel memleketim,de araçlar için alt geçit yapmışlar, çok güzel yapmışlar yenilikler çok güzel hele hele çağ atlamak daha,da güzel.
sevgili canlar, alt geçidin yapılış şeklini bir bakıma profilini siz canlara anlatıp izah edeyim, orta kısım alt geçit, üst,ten sağlı sollu heriki tarafta gidişli gelişli trafik yolu var, yolların kenarları sıralı dükkanlar, mağazalar var, bu dükkanlara veya mağazalara mal getiripde kaldırımla yolun yarısını işgal eden, yani orada park eden arabalar oldumu, benim sevgili yaya giden vatandaşım kaldırımdan geçemiyor, yaya giden şahıs yolun yarı kısmına kadar,da çıktımı karşıdan gelen vasıtalarla karşı karşıya geliyor, hele bir keresinde vasıtanın biri benim koluma çarparak geçti, sevgili canlar, sizlere soruyorum, bu berbat olan trafikte kim haklı kim haksız yada haksız olan,bu çarpıklığa sebebiyet verenlermi,bu hal ve gidişata sizler bir vatandaş olarak karar verin.
sevgili canlar, birde trafik ışıkları var,ya, bu ışıklardan siz canlara anlatayım,Emeksizden gelip saman pazarına ışıklardan geçmek için ak ile karayı seçersin, niye yani ak ile karayı seçersin,orada trafik ışıkları yokmu, var, var ama ordaki ışıkların trafik seyrine ve yayalara yanlış yöntemi var, bu sevk ve idare nasıl yanlış onu sizlere anlatayım, yaya,ya kırmızı yandımı yaya bekler, trafik seyreder, trafiğe kırmızı yandımı trafik araçları bekler yaya karşıya geçer, ama işte burada bir yanlış durum var, yayanın karşıya geçmesi zor hatta geçemiyor,hata ney oda şu yaya,ya yeşil yanıyor ama işte o direkte trafiğe kırmızı lamba yoktur,tıpkı renkli düğün
salonunun ordaki gibi lamba direği var lambalar yoktur, sevgili canlar, benim hiç bir kimseye emir komuta edecek yetkim veya selahiyetim yoktur, ancak bir arzım olur, ülkemizde memleketine canı gönülden hizmet edebilecek saygı duyduğum ve belediye başkanlığını hakkıyle yapabilecek bir insan var, o kişi sayın, Av, soner GÖKÇE bey efendi,dir (tabi bu kişisel olarak benim dünya görüşüm) sayın,Av soner GÖKÇE 5, yıl malatya,ya hizmet ederse ben inanıyorumki malatya böyle bir malatya daha olur,bu vesile ile bütün malatya halkına ve sn, Av soner GÖKÇE,ye sevgi ve selamlarımı yollarım, sevgili canlar gelecek sefere başka bir yaraya parmak basmak üzere Allahısmarladık. MAKALE 5..



--------------------------------------------------------

 

İNSANMIYIM HAYVANMIYIM, BEN NEYİM.
Sevgili canlar,yine sizlerle hazin dolu bir öyküyü paylaşmak için bir araya, daha doğrusu yüz yüze geliyorum. sevgili canlar, her makalemde sizlerle fabrika hayatımı uzun uzun paylaştığımı ve bizim gibi gariban işçilerin NE eziyet ne cefalar çektiğimizi siz sevgili canlara duyurmaya çalıştım. umarım bu yazdıklarımı dikkate almış ve bizim gibi beden gücüyle alın teri dökerek çalışmış işçi emekci insanlara bir nebze olsada hak verirsiniz. tabi bu sizlerin olgun ve engin vijdani duygularınıza bağlı, ancak ben inanıyorumki yurt kalkınmasına işçi emekci gücüyle alın teri dökerek katılan bütün işçi emekcileri canı gönülden destekleyeceğinizi biliyorum, ve bu hususta bende vijdanen müsteriyim ve rahatım. Sevgili canlar, yaşım 50,yi geçti bu 50, yılın 30,yıldan fazlasını el kapısında çalıştım, ve bu çalışmamın karşılığını yüce Allahımın lütfuyla emekli olarak çalıştığım işten ayrılma lütfuna eriştim,Allaha çok şükürler olsun.
Sevgili canlar, sizlerle hazin dolu bir öyküyü paylaşmak için yüz yüze gelmiştim, nedir bu konu, tabiki fabrika hayatı, biz işçi kesimi işçiliğide bir kenara bırak bir insan olarak bir mahalde yani bir yerde birilerinin işinin görülmesi kaydıyle beden gücümüzü ortaya koyup o birilerinin işinin ağır kısmını omuzlarımızda taşıdık, halada taşımaya devam ediyoruz. Sevgili canlar, çalıştığım dönem içinde, çalıştığım dönem dediğim zaman 30, küsür yıl ediyor dile kolay nice insanların yaşadığı kısada olsa bir ömürdür, bu 30,yıl içinde ünlü ozanımız günümüzün pir sultanı Aşık Mahsuni ŞERİF,in Ata sözü gibi Türküleri var, (insanmıyım hayvanmıyım ben neyim) ve (bırak beni düşüneyim yine sana danışayım) bu Türküleri zaman zaman çok söyledim,
Sevgili canlar,fabrikada biz işçilerden zaman zaman sorunlarımız oluyor kimisi hastalanıyor, Allah herkese uzun ömür versin, kimisinin cenazesi oluyor bu gibi haller kendi aramızda hemen duyulur,işte bunlardan biride yıllarca beraber omuz omuza çalıştığımız Maraşlı Mehmet kardeşimiz, böbreklerinde taş oynaması sonucunu hastaneye gidiyor, hastanede taşı kırmak için müdahale ediyorlar ancak müdahale aksi tesir yapınca başka bir hastaneye sevk ediyorlar, ancak aslan gibi arkadaşımız sağ girdiği hastanelerden ölü çıkıyor, sevgili arkadaşımıza Allahtan rahmet dileriz, ancak bunun sorumluları tıbbi müdahale deyip geçiştiriyorlar,yazıklar olsun insan hayatını hiçe sayanlara.
Bu vahim olayı arkadaşlarım iş verene duyururlar, yıllarca kendine ve işine emek veren işçisi için oda ilgilenmemiştir,işçi arkadaşlar kendi aralarında gereken İ,M,C, yardımlaşmayı yaparak Maraşlı Mehmet arkadaşımızın cenazesini Maraşa yollarlar, dilim varmıyor ama merhuma Allahtan rahmet dilerim.
Sevgili canlar,bizlerin ahvali işte böyle,gelecek sefere başka bi yaraya parmak basmak üzere Allahısmarladık. MAKALE,6..



--------------------------------------------------------

 

40.YIL, HAZİN DOLU GÜNLER?.
Sevgili canlar,yine can alıcı bir makalenin ucundan tutup zaman içinde Çukur Ovada dolaşmaya çalışacaz. ben köyümden çıkalı tam 40.yıl oldu bu 40.yıllık gurbet hayatımda nice dalgalı,
fırtınalı hazin dolu günlere şahit oldum.ve kendimde bu hazin dolu,dalgalı fırtınalı günlerden zaman zaman nasibimi aldım.hemen şunuda belirtmekte fayda var,gurbete çıkıpta ben çile. ızdırap çekmedim hep rahat yaşadım deyenlerede inanmak mümkün değil,bu olsa olsa koca bir yalan olur.
Sevgili canlar,ben Çukur Ovanın bir şehrinde ikamet ediyorum,tanık olduğum olaylardan, ve şehir imarından bazılarını anlatmaya,daha doğrusu sizlerle paylaşmaya çalışacağım. bundan 20.yıl geriye gittikmi ırmağın etrafı çalı, çırpı. çamur, mil, sivri sinek, ve tabiri cahizse, sarhoş, berdoş, ipsiz, sapsız, piskopat,ne kadar pislik var ise ırmağın etrafı bu gibi haşerelerle dolu idi. nihayet en son sağolsun birileri Belediye Başkanı seçildide, ilk işi pislikleri
temizlemekle ırmağın kenarına el attı, o çamuru, mil,i, çalıyı, çırpıyı ortadan kaldırıp İmar ederek park ve bahçeler konumuna kavuşturdu, ve haliyle oradaki O sarhoş, berdoş, piskopat, takımlarınıda oradan, emniyet gücleri tarafından temizlendi, ırmağın kenarıda rahat bir nefes almaya kavuştu. bu
güzide,güzel şehrimiz, o belediye başkanı tarafından daha nice güzelliklere kavuştu (Allah razı olsun) ileride o konularıda ele alıp, saygı değer, bu güzel halkımızla paylaşmaya çalışacağım, buradan, o büyük insan Belediye Başkanına şükranlarımı arz etmekten geçemem,sn,Başkan Aytaç DURAK bey efendi bu güzel şehrimize yaptığın hizmetlerinden dolayı saygı ve şükranlarımı arz ederim efendim.
Sevgili canlar, ırmağın kenarındaki o piskopatlar şimdi şehirin içine dağılmış durumdalar,her köşede mutlaka bir piskopata rastlarsın,bu piskopatların şekline, şemaline hele bir bakın, kolları cilet yarası,ellerinde cıgara kağıdından puro
kalınlığında sarılmış cıgaraları, zaman zaman aşırı içmekten kendi kendilerini bilemez hale gelip nara atmaları,bir elinde bıçağı, bir elinde palası, dersinki bu insanlar sanki,Kör oğlunun cengaverleri.
Sevgili canlar,temennimiz bu gibi zararlı insanlar ehlileştirilir,Devletimize ve Milletimize faydalı birer insan olarak görürüz.
Sevgili canlar burada yazılarıma son verirken gelecek sefere başka bir yaraya parmak basmak üzere Allahısmarladık. MAKALE 7. >17.09.2008.<


--------------------------------------------------------

 

AH' AH CAHİL KALIP'TA DİN BEZİRGANLIĞI YAPANLAR?.
Sevgili canlar, bu makalemde İnsan oğlu aniden olumlu veya olumsuz durumlarla karşı karşıya gelebilir, ancak olumlu olan durum ve hal insanı sevinçlere gark eder, zaman zaman'da olumsuz durumlar vardır. insan oğlu var oldukca bu olumsuz hal ve hakaret içeren durumlar insan oğluyla birlikte devam edip gidecektir. Nice beldelerin yerle bir olduğunu, bazı Ayet,lerde yazılı olduğunu bilen, ve o beldelerin kalıntılarını görerek şahit olan insan oğlu, riyakarlıktan geri kalmayıp fitne tohumlarını, zaman zaman mazlum insanların üzerine kusarak, Din bezirganlığı yapmaktadırlar. Allah'tan korkmaz bu Din bezirganlarından zaman zaman bende nasibimi aldım. nasıl bir nasip aldım, onuda açıklamayı bir görev bilerek siz sevgili canlarla paylaşma gereğini hissettim. Sevgili canlar.bu din bezirganlığı yapanlardan bazıları, nasıl bir çüret ise, benim Dini yönümü yargılamaya yeltendiler. Ancak bende bütün canlıları yaratan yüce Allah'ımızın, Beş esma yarattığını ve bu beş esmanın yüzü suyu hürmetine kainatı yarattığını, Allah'ın kitabı Kur'an,ı Kerim,de Ayetin açıkladığı gibi, sende Oruç tut senden öncekilerinin tuttuğu gibi, bu Orucun hangi Oruç olduğunu, Allahın Kitabında yazılı olan Ayetin ne demek olduğunu açıkladım ve bu yolda bu şekilde devam etmeye şöyle başladım. Sen bilmezsin canı cananı, aşk ile cemi, İlim,İrfan, edep hayayı,Sen bilmezsin Ali ile Veliyi, hemi Ali ile Fatımat-ı Zehradan olma Kur'an,ın Ahkamını bilen Ehli Zikiri, sen bilmezsin Ehli beyti,On iki imamları, Hasanı Hüseyini, ve bu yolda canını seve seve veren o yüce Ehli beyt sevenlerini, sen bilmezsin, Arşı Alayı, ve Hakkın Sütunundaki yazılı olan ( S.A.V.)inde şahit olduğu Leilehaillallah Muhammeden Resülüllah - Aliyülveliyüllah,ı, sen bilmezsin mimber üzerinde,Hz.Muhammedin, halka hitabını, sen bilmezsin, Hakkın rızalığı ile Veliyi Vasiyi, Dinimizin İmamını ve Dinimizin uğrunda bir kılıç darbesiyle Amr'ı ikiye bölen Hz. Ali'yi, sen bilmezsin Hz.Muhammedin, torunlarını On iki İmamları. Be hey zalim sen neyi bileceksin, bu dünyadan Fitne gelip Fitne gideceksin. yazıklar olsun Allah'ın yarattığı beş esma ile Ehli zikiri On iki İmamları bilmeyenlere . Sevgili canlar. sözlerime burada son verirken gelecek sefere başka bi yaraya parmak basmak üzere Allahısmarladık.MAKALE. 8.



-------------------------------------------------------

 

DİLENCİLİK..
------------
Sevgili canlar, yine bir makaleme başlarken çamura bulanmış, hatta çamura batmış bir yaşam biçiminin bir tarafından tutupta çamurdan nasıl çıkarılır bu hazin duruma gelin hep beraberce birlikte bakalım, Sevgili canlar. yabancı ülkelerde olduğu gibi olsa, bu acı ve üzücü durumlara AMENNA deyeceğim. nedir bu acı veren üzücü durumlar. hep birlikte öğrenelim, peki neyimiş o durum.(ülkemizde dilencilik yapmak) o durum, işte bu durum? dilenci olmanın okuluda yoktur, eger okulu olsaydı inanın hiç kimse dilenci olmazdı. Ancak siz kıymetli canlar, ve bu gibi durumlarla yakından ilgilenen dostlar, ve Avrupaya gidenleriniz mutlaka ordaki dilencilik yapanları görmüşlerdir. orada nasıl dilencilik yapıyorlar biliyormusunuz. bana göre kibar dilencilik, peki nasıl oluyor bu kibar dilencilik, bi zahmet müsaade edinde size anlatayım. olaki, aklından dilencilik yapmayı geçiren bir insanın elinde,de bir mesleği vardır, işte o insan örneğin bir meydanlıkta elinde tebeşiriyle bir takım resimler yapar, yada elinde bir çalgısı vardır,çalgısını çalar, resim olsun,çalgı olsun görevi bittikten sonra etrafındaki seyirci olan insanlarda, ellerinden geldiği kadar, karınca kararınca üç, beş, kuruş o meydanda serili olan bezin üzerine atarlar ve o adamda hemi dilenciliğinin ve hemi mesleğinin gereğini yapmış,hemide emeğinin karşılığını almış olur. Ancak bizim ülkemizde dilencilik farklı boyutta, her köşede, her üst geçitlerin üstünde, her Hastanede, aklına neresi gelirse orada mutlaka bir dilenci vardır. hele o genç kadınların kucaklarında birerde çocukları var, o çocukların yüzlerine gözlerine sineğin bini konar bini kalkar. bide bazı genç kadınların kucaklarında gözleri şibiklenmiş çocukları var bu kadınlar dükkan dükkan dolaşıp dilenirler, sağ olsun belediye zabıtalarımız zaman zaman bu dilencileri toplayıp götürüyorlar. hatta zabıtalara direnen kavga edenlerde oluyor, birde şu durum var. Ancak zabıta götürüyor amma bir müddet sonra gerisin geri salıveriyorlar. kalıcı bir çözüm zannedersem bulamıyorlar. bende, bu vesile ile, fikir üreten o beylere sesleniyorum. lütfen bu dilencilik durumunada bir fikir üretinde, şu güzel ülkemiz,dedilencilik kamburundan kurtulsun gayrı, Sevgili canlar,sözlerime burada son verirken gelecek sefere başka bir yaraya parmak basmak üzere 22.10.2008Allahısmarladık.MAKALE.9. SÖZ: yusufASLAN

 


 

"Bu dünyadan bir "Garip Mirto" sessizce gelip geçti"
Hayalfm Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol