HZ. ALİ’NİN ŞEHADETİ
Hicret in 40. yılı Ramazan ayı gelmişti. Hz.Ali, Muâviye nin üzerine yürümek için hazırlık yapmakla meşguldü.
Taberi ve İbn ül-Esir, Hz.Ali nin şehâdet sebebini şöyle anlatır:
Mülcemoğlu, Haccâc ve Temim boyundan Amr;
Halkın kurtulması için, Hz.Ali nin, Muâviye nin ve Âsoğlu Amr ın ortadan kaldırılması gerekli olduğu kanâatine vardılar. Bu işi yapacak kişilerin üçüde Hâricîlerdendi.
Mülcemoğlu Hz.Ali yi, Haccâc Muâviye yi, Amr da Âsoğlu Amr ı, öldürmeye karar verdiler. Ramazan ayının 18. günü sabah namazında işlerini başaracaklardı.
İbn-i Mülcem Kûfe ye geldi, mezhepdaşlarıyla buluştu; fakat yapacağı işi kimseye açmadı. Mülcemoğlu bir gün, mezhepdaşlarından birinin evinde pek güzel bir kadın gördü, vuruldu adeta. Kadına evlenme teklifinde bulundu.
Kuttame adındaki kadın:
Benim mehrim pek ağır dedi. Üçbin dirhem vermedikçe bir köle ve halayık satın alıp bağışlamadıkça ve Ali yi öldürmedikçe sana varmam ben demişti.
Mülcemoğlu:
İlk iki şartı kabul ederim dedi; Fakat Ali yi öldürmek elimden gelmez benim.
Kadının; babası ve kardeşi, Nehrevan da öldürülen Hâricîlerdendi. İmkânı yok dedi. Ali öldürülmedikçe yüreğim soğumaz benim. Ben sana yardımcı bulurum. dedi. Mülcemoğluna, Şebib ve Verdan ı tanıştırdı; bunlar da Mülcemoğluna yardım edeceklerdi.
Mülcemoğlu, daha önce Hz.Ali ye bey at edilirken, bey at etmek istemiş, Hz.Ali onu iki kere reddetmişti. Hz.Ali, üçüncüsünde mübarek elleriyle başlarına ve sakallarına işaret buyurarak; Buradan akacak kanla şunu boyayacak kişiyle ne işim var benim demiş ve şu iki beyiti okumuşlardı:
Ölüm gelip çatınca kuşan kemerini sen; seninle buluşunca telâşa düşme, dayan.
Ölüm, mahallene kondu mu, acıklanma, sızlanma dayan.
Hz.Ali, zaten yaşamaktan bıkmıştı. Allah ım, sen beni bunlardan hayırlısıyla buluştur, bunlara da kötü birini musallat et diye duâ etmişti.
Hz.Ali, bir gece Hz.İmâm Hüseyin in, bir gece Cafer-i Tayyâr oğlunun evinde kalıyor, üç lokmadan fazla bir şey yemiyor; Allah ıma boş karınla temiz olarak kavuşmam daha sevimlidir bence diyordu.
Ramazan ayının 18. günü, Hz.Ali evden çıkarken Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin e hediye olarak getirilmiş olan ördekler gagalarıyla eteğini tutmuşlardı.
Hz.Ali, onları kovalayanlara; Bırakın buyurmuştu; Onlar ağlayanlardır; seher çağında da kader, yerini bulur.
Hz.Ali; O gece Hz.Resûlullah ı rûyada gördüğünü de bildirmiş, şehâdete tam hazırlanmıştı.
Mescide giren Hz.Ali:
Namaz, namaz diye uyuyanları uyandırmağa başlamıştı ki; Şebib bir kılıç salladı; fakat kılıç mescidin kapısına geldi. Bunun üzerine önceden gelip mescide gizlenen Mülcemoğlu:
Yâ Ali! Hüküm ancak Allah ındır diye bağırarak Hz.Ali nin mübarek başlarına bir kılıç vurdu. Kılıç, Hendek savaşında Amr ın yaraladığı yere geldi; imâme yarılmış, kılıç mübarek başlarına gömülmüştü.
Yere düşmüştü Hz.Ali; Andolsun Kâ be nin Rabbine buyurmuştu. Kurtuldum dedi.
Suikastçılar kaçıyorlardı; kaçarken de bağırıyorlardı:
Emîr ül-mü minin şehit edildi!...
Şebib i birisi yakaladı, kılıcını elinden aldı; fakat o, atik davrandı, kurtulup evine sığındı. Sesi duyan halk birbirine karışmıştı. Şebib in amcasının oğlu, o gece Şebib de konuktu. Hâricî değildi bu zât. Şebib in telaşını görünce; Yoksa dedi, Mü minler emîrini sen mi öldürdün?
Şebib:
Hayır diyecekken Evet dedi; o da kılıcını çekip Şebib i öldürdü.
Mülcemoğlu nu da birisi yakaladı, sürüyerek mescide götürdü. Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin ile yakınları mescide girdikleri zaman, Hz.Ali yi mihrabın önünde yerden toprak alıp; Ondan yarattık sizi, yine oraya iâde edeceğiz; ordan çıkaracağız bir kere daha sizi meâlindeki âyeti okuyup, yarasına basıyor buldular. (Tâhâ 55. âyet)
Hz.Ali yi yaralı halde eve götürdüler. Yaranın şiddetinden, evdekilerin kimi kendinden geçiyor, kimi kendine geliyordu. Hz.Ali bir aralık mübarek gözlerini açıp başucundakilere bakarak şöyle buyurdu:
En güzel, en yüce arkadaşa, en hayırlı konağa, en güzel huzûr ve istirahat yerine gidiyorum.
Sonra Mülcemoğlu nu, elleri bağlı olarak Hz.Ali nin yanına getirdiler.
Hz.Ali:
Ey Allah ın düşmanı dedi, Ben sana iyilik etmedim mi?
Mülcemoğlu:
Evet dedi, İyilik ettin.
Hz.Ali:
Peki dedi, Bu yaptığın ne?
Mülcemoğlu:
Kılıcımı kırk sabah biledim, Allah tan, onunla halkın en kötüsünü öldürmesini diledim. dedi.
Hz.Ali:
Sende onunla öldürüleceksin; halkın en kötüsü, görüyorsun ki sensin buyurdu ve yanındakilere dedi ki:
Bunu götürün, hapsedin, eziyet etmeyin, aç bırakmayın; siz ne yiyor, içiyorsanız buna da onu verin. Ben sağ kalırsam ne yapacağımı bilirim; ölürsem, o bana bir kılıç vurdu; siz de onu bir vuruşta öldürün; ama Allah ın sizi bağışlamasını da istemez misiniz?
Hak ka kavuştuğu gece Hz.Ali ye bir bardak süt sunmuşlardı. Yarısını içtikten sonra bardağı verdi; Bunu dedi; O esirinize götürün, onu sakın aç bırakmayın.
Sütü Mülcemoğlu na götürdüler; Zehirlidir diye içmedi. Bu olayda, adâletle-zulüm, îmanla-îmansızlık, yücelikle-alçaklık, fazîletle-hıyânet; bir bardak sütle tarihe, insanlık tarihine geçti.
Hz.Ali Emîr ül-mü minîn, Ramazan ayının 21. gecesine kadar yaşadılar. Hz.Ali bu fânî dünyadan göçmeden önce, oğlu Hz.İmâm Hasan ve Hz.İmâm Hüseyin i yanına çağırdı; onlara vasiyyetini yazdırdı ve imâmlık emanetlerini Hz.Hasan a teslim etti.
Hz.İmâm Ali, Hicret in 40. yılı (Milâdi 661) Ramazan ayının 21. gecesi, Hak ka vuslat etmiştir. Hz.Ali Hak ka kavuştuğunda 63 yaşında idi. Türbesi Necef şehri-IRAK tadır.
En doğrusunu Allah bilir.