Dergahlarımız
|
HACIBEKTAŞ
HACIBEKTAŞ ilçesi Alevilerin en kutsal mekanlarındandır. Çünkü, Anadolu evliyalarının en ulusu sayılan Alevilerin ve Bektaşilerin “büyük pir” dedikleri Hacı Bektaş-ı Veli burada yatmaktadır. HACI BEKTAŞ-I VELİ, 1209-1271 yıllarında yaşayan, Anadolu’ya HORASAN’dan gelmiş bilge ve halk önderidir. Anadolu’da Aleviliği yerel özelliklere uyduran ve örgütleyen en önemli kişilerden başta gelenidir. Kendisi eski adı SULUCA KARAHÖYÜK olan bugünkü HACIBEKTAŞ ilçesine yerleşmiş ve burada bir okul yaratmıştır. Türbesi çevresinde bir dergah oluşmuştur. Alevi-Bektaşi kesiminin ziyaret yeri olan Hacıbektaş’taki bu kutsal mekan bugün müze halindedir. Türk kültürünün en özgün örneklerinin saklandığı Hacı Bektaş Dergahı üç avludan oluşur. Dergahın içine Yeniçeri ocağını kaldıran II. Mahmut tarafından zorla bir mescit de yaptırılmıştır. Hacı Bektaş Dergahı, bugün tüm Türkiye Alevilerinin baş merkezi haline gelmiştir. Burada Ağustos ayının ortasında yapılan 3 günlük tören ile Alevilik tüm dünyaya tanıtılmaktadır.
ABDAL MUSA DERGAHIANTALYA’nın ELMALI İLÇESİ Tekke köyünde bulunan Abdal Musa Dergahı da Anadolu Alevilerinin en kutsal yerlerindendir. Bu tekkede Hacı Bektaş soyundan ve Hacı Bektaş’a bağlı olan Abdal Musa Sultan yatmaktadır. XIV. yüzyılın başında yaşadığı söylenen bu Türk ereni de HORASAN erenlerindendir. BURSA’nın fethinde bulunduğu ve meşhur GEYİKLİ BABA ile karşılıklı kerametler gösterdiği rivayet ediliyor. Müritleri arasında KAYGUSUZ ABDAL bulunur. Rivayete göre, geyik biçimine girerek Kaygusuz‘u peşine takan ve onu mürıtlerı arasına alan Abdal Musa’ya, Kaygusuz’un babası ALANYA Bey’i öfkelenmiş, onu ateşte yakmak istemiş ama Abdal Musa müritleri ile beraber hiç korkmadan içine atlayıp ateşi söndürmüş. ELMALI’nın güneyinde adına bir zaviye kurulmuş ve bu zaviye Alevilerin önemli merkezlerinden biri olmuştur. Anadolu’da yürütülen cem törenlerinin sistemli olarak ilkin Abdal Musa Dergahı’nda yapıldığı ileri sürülebilir. Çünkü cemin bir türü Abdal Musa Cemi diye bilinmektedir.
Şahkulu Sultan Dergahı
İSTANBUL’daki en büyük iki Alevi-Bektaşi dergahından birisi Şahkulu Sultan dergahıdır. Bu dergah İSTANBUL GÖZTEPE’de MERDİVENKÖY bölgesindedir. Kuruluşu II. Osmanlı padişahı Orhan dönemine değin gider. Orhan babası gibi Alevileri, Alp Erenler adı altında örgütlemiş ve uçlara yollayarak onlar aracılığıyla Bizans topraklarını ele geçirmiştir. Alp Erenlerin Ahilik adı altında fütüvvet (yiğitlik) örgütü içinde yer aldıkları bir gerçektir. Orhan zamanında MERDİVENKÖY bölgesi Bizanslılardan alınmış, buraya bir Ahi tekkesi kurulmuştu. Aleviliğin esnaf teşkilatı içinde bir kolu olan Ahilik, uzun yıllar İslam dinini yaymak için savaşçı yetiştiren bir kurum olmuştur. MERDİVENKÖY’deki bu tekke de başlangıçta Ahiler için kurulmuş ve Ahi Hasan tarafından canlandırılmış ama daha sonra gelen Şahkulu Sultan burayı gerçek bir bilgi merkezi ve okul durumuna getirdiği için ve kendi kabri de burada bulunduğundan bu yere Şahkulu Sultan Tekkesi denmiştir. Karacaahmet Sultan gibi Bizans çevresinde şehit düşen Alevi ulularından olan Şahkulu Sultan’a ait tekke, özellikle 1826’daki Alevi-Bektaşi katliamından sonra kapatılmış daha sonra tekrar açılmış ama bakımsızlıktan yıkılmaya bırakılmıştı. Bu dergahı onarmak için Aleviler İSTANBUL’da dernek kurarak Şahkulu Sultan Dergahı’nı yeniden canlandırdılar. Canlandırma çalışmaları artarak sürmektedir.
Karacaahmet Sultan
İSTANBUL’daki iki büyük dergahtan biridir. Karacaahmet adlı birçok Alevi büyüğü vardır. En ünlüleri ise Hacı Bektaş-ı Veli’nin ardası olan gözcü Karacaahmet’tir. Bugün İSTANBUL ÜSKÜDAR’da Karacaahmet Sultan yatırı çevresinde bir mezarlık oluşmuştur. Karacaahmet Sultan da tüm Anadolu Aleviliğinin bildiği kutlulardandır.
SEYİT BATTAL GAZİ DERGAHI
Bu dergah alan olarak Türkiye’deki en büyük hacme sahip Alevi dergahıdır. ESKİŞEHİR’in SEYİTGAZİ ilçesinde bulunan Battal Gazi Dergahı Alevilerin ulu bildikleri ve Ehlibeyt soyundan saydıkları Seyit Battal Gazi’nin (675 – 740) yatırının bulunduğu yerde 1208 dolaylarında kurulmuştur. Bu dergah yüzyıllardır işlemektedir.
HASAN DEDE TÜRBESİ
ANKARA’ya bağlı Hasan Dede Kasabası’nda yatan XVI. yy. Alevi büyüğü ve ozanı Hasan Dede için kendi adıyla anılan kasabada yatır oluşturulmuştur. Alevilerin ziyaret yerlerinin önemlilerinden olan bu yatır, ne yazık ki yeterince bakımlı değildir.
HAMZA BABA DERGAHI
İZMİR KEMALPAŞA’da bulunan bu dergahın kurucusu Hacı Bektaş-ı Veli müritlerinden Hamza Baba’dır. Hacı Bektaş Veliden Aldığı İcazetname ile Birlikte Bölgeye Gelerek Alevi-Türkmen boylarına Önderlik Etmiştir
ISTIRANCA DERGAHI
Yada Ağlamış Baba tekkesi. BELGRAD Ormanları üzerinde, Ekrem Işın’a göre, Beyaz badanalı Ağlamış Baba türbesi halen mevcut, yeniçerilerin ortadan kaldırılışı sırasında en büyük yeniçeri kıyımı bu dergah civarında yapılmış.
NURİ BABA DERGAHI
Bu türbe KISIKLI’da Kısıklı caddesi, Nur Baba Sokağı’nda bulunmaktaydı. Tekkesi ve mescidi bugün yıkılmıştır. Nuri Baba’nın Dergah Postnişini olan meşhur Nuri Baba olduğu kaydedilmektedir. Nuri Baba ölünce yerine Tevfik Baba sonra da Nuri Baba’nın oğlu Ali Nutki Baba geçmiştir. Nuri Baba ve oğlu Ali Nutki Baba’nın mezarları Karacaahmet’tedir. Bazı kaynaklarda Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Bektaşilik aleyhindeki “Nur Baba” romanını bu dergahtan mülhem olarak yazdığı kaydedilmektedir.
DURMUŞ DEDE DERGAHI
BEBEK ile RUMELİ HİSARI arasında Kayalar Mescidi’nin Rumelihisarı tarafında yer alan bu dergahtan eser kalmamıştır. F. W. Hasluck, dergahın önceden Bektaşi olduğunu söylemektedir. Rumelihisarı Durmuş Dede; I. Sultan Ahmet’in saltanatı döneminde vefat etmiş olup, Hisar Burnunda gömülen, bir gemici azizi olan Durmuş Dede’nin tekkesidir. Tekke şimdilerde Halvetilerin elindedir. Bu zaviyenin Bektaşi olduğuna dair Hasluck’un eseri dışında bilgi veren herhangi bir kaynak mevcut değildir.
VELİ BABA SULTAN YATIRI
İSPARTA’nın SENİRKENT İlçesinin ULUĞBEY Kasabası’nda XVII. Yüzyıl Alevi büyüklerinden Veli Baba Sultan’ın yatırı vardır. Burası da bölgenin önemli ziyaret yerlerinden biridir. BİLGİ : Araştırmacı-Yazar Rıza ZELYUT Kitapları CEM Dergisi 1997 / 71 Müfid YÜKSEL
HIDIR ABDAL SULTAN
OCAK KÖYÜ(KEMALİYE–ERZİNCAN), XIII. yy. da Hz. Muhammed soyundan gelen seyyitlere tanınan “Yeşil sarık sarma” hakkına sahip Hıdır Abdal Sultan’ın zaviyesi etrafında, söylenceye göre; 12 hane ile kurulmuştur. Çeşitli devirlerdeki Osmanlı kayıtlarından ve padişah fermanlarından elde edilen bilgiye göre Hıdır Abdal Sultan’ın ceddi Hz. Hüseyin’in oğlu Zeynel Abidin’dir. OCAK KÖYÜ Osmanlı devrinde gelip geçene yemek veren bir vakıf niteliğindeydi. Hıdır Abdal Sultan, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli dervişlerinden olup, tarikat törelerine göre “Düş künler ocağı” mürşidi, ÜSKÜDAR’da türbesi olan, babası hekim Karaca Ahmet Sultan’dan el aldığı için o devre göre ruh doktoru idi. Tıp doktorlarının iyi edemediği sinir ve ruh hastalıklarını kendi telkin yöntemi ile iyileştirmesi ile ün kazanmıştır. Bu ün, daha da ulvileşerek Hakk’a yürümesinden bu güne kadar süre gelmiştir. Her yıl Ağustosun ilk pazarında Kültür etkinlikleri yapılmaktadır. (1999’de 6.sı yapılmıştır.)
AKBABA DERGAHI
BEYKOZ-AKBABA köyündedir. Akbaba lakaplı Şeyh Mehmet Efendi İstanbul’un fethine katılanlardandır. Akbaba Bektaşi Dergahı Cami ile birlikte Canfeda Hatunun Vakfı kapsamına alınır. Bu Bektaşi Dergahı 1826 da II. Mahmut’un fermanı mucibince Bektaşilere kapatılarak Nakşibendilere verilir. O tarihten 1925 yılında tekkeler kapatılıncaya kadar Nakşi Dergahı olarak devam eder.
YARIMCA DEDE (VEYA BABA) BEKTAŞİ DERGAHI
Diğer adıyla Öküz Limanı (veya Paşalimanı) dergahı. Dergah ÜSKÜDAR KUZGUNCUK YOLU üzerinde (Paşalimanı cad.) Hüseyin Avni Paşa Çeşmesinin (1291-1874) üst tarafında yer alırdı. Üsküdar iskelesinden sonra başlayan çıkıntının bulunduğu bu yere Öküz Limanı denmesinin nedeni Yunan Efsanesine (Mithology) göre - iyo- denilen inek, denizi tam buradan geçmiş. Yunan mitolojisindeki inek sonra bazı kaynaklarda öküze dönüşmüş ve buraya Öküz Limanı denilmiştir. Paşa Limanı denilmesinin nedeni ise, burada ünlü bir Osmanlı Paşasının yalısının yer aldığı içindir. Yarımca Baba dergahından ilkin Evliya Çelebi Seyahatnamesinde söz edilmektedir:“Tekye-i Hacı Bektaş-ı Veli, Kaya Sultan yalısı dibinde Öküz Limanında bir küçük asitane-i dervişandır. ” 1826 da Bektaşiliğin yasaklanması tekke ve zaviyelerin ellerinden alınıp önemli bir bölümünün yıktırılması, bir kısım Bektaşi Baba ve dervişlerinin idamı ve diğer bir bölümünde sürgüne, zorunlu ikamete tabi tutulması sırasında Öküz Limanındaki Yarımca Dede dergahı da yıktırılır ve dergah postnişini Ahmet Baba, Kazlıçeşme dergahı postnişini Hüseyin Baba ile birlikte Hadim’e (Konya’nın ilçesi) sürgün edilip, zorunlu ikamete tabi tutulur.
ÜSKÜDAR TAHİR BABA BEKTAŞİ DERGAHI
Bu tekke KISIKLI’DA Sultan 3. Selim’in annesi Mihrişah Sultan’ın Sarayının yanındaki Tophanelioğlu Çeşmesinin karşısında idi. Derbend gibi bir mahaldir. Ve bunun karşısında bağlar arasında Tahir Baba namında Tarik-i Bektaşiyeden bir kimse, Sultan selim devrinde bir Bektaşi tekkesi ihdas etmişti. 1241-1826 senesi sonralarında diğer Bektaşi zaviyelerinin yıkılmasında, bu da yıktırılmıştır.
İVAZ FAKİH DERGAHI
Dergah BÜYÜKÇAMLICA tepesinde yer alan İvaz Fakih Türbesinin yanında yapılmıştır. Bu türbenin bilinen son türbedarı, aynı zamanda dergah postnişini alan Seyyid Hasan Tahsin Baba’dır. Türbe bugün Büyükçamlıca’nın Safa tepesinde yer almakta ve B. Şehir belediyesinin Çamlıca tesislerinin bahçesinde kalmıştır. İvaz Fakih’in Horasan’dan gelen cihat erlerinden olduğu rivayet edilmektedir.
KARYAĞDI BABA VEYA HAFIZ BABA DERGAHI
Tekke EYÜP sırtlarında, İdris Köşkü mevkiinde (Piyer Loti’ye yakın) Karyağdı Sokağı ile Ballı Baba dergahının (birleştiği yerde olup, etrafı duvarlarla çevrilmiştir. Karyağdı Baba tekkesinin, Horasan erenlerinden olup, İstanbul’un fethinde bulunduğu rivayet edilen Karyağdı Baba lakaplı Es-Seyyid Mehmet Ali Baba’dır. Karyağdı Baba’nın kabri tekke haziresinde olup, etrafı parmaklıklı ve baş tarafındaki Şahide Elifi sikkeli, kalın ve silindiriktir. Kitabe şudur: Kutbu’l-arifin Gavsu’l Vasilin / Hazret-i Karyağdı Es-Seyyid / Muhammed Ali Kuddise sirruhu kitabede tarihi rakamı yazılmamıştır. Şeyh Es-Seyyid Mehmet Ali’ye “Karyağdı Baba” denmesinin nedeni, menkıbesine göre, çok sıcak bir yaz mevsiminde Ali Baba’dan bir keramet arz etmişler. O da yaz mevsiminde kar yağdırmış. O andan itibaren “Karyağdırdı Baba” diye anılmış ve bu da sonra “Karyağdı Baba”ya dönüşmüş. Bugün bu tekke binasının bir bölümü yanmış olup diğer bir bölümü de yıkılmıştır. Sema hanenin sadece üç duvarı ve ocağı kalmıştır. Yanında da tek katlı bir ahşap ev mevcuttur.
KAZLIÇEŞME, ERYEK BABA TEKKESİ
YEDİKULE karşısında, KAZLIÇEŞME Zakirbaşı Sokaktadır. Perişan Baba dergahı olarak da bilinir. İlk kurucusu 1239/1823-24 te vefat eden Bektaşi tarikatından Şem’i Ebubekir Ağa olup, ilk postnişini 1214/1799-1800 de ölen Es-Seyyid Mehmet Baba’dır. 1826 da yıktırılan dergah, daha sonra yeniden İşkodralı Arnavut Perişan Mehmet Baba tarafından ihya edilir. (vefatı 1283/1875)
EMİN BABA DERGAHI
EDİRNEKAPI surdışı, Fethi Çelebi Mahallesi, Savaklar Caddesi, 113 ada, 3 parsel Abdullaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan Vakfı’na bağlı. Abdulaziz’in 1867 de yurtdışına meşhur bir seyahati var. Annesi merak ediyor! İlk defa bir padişah yurt-dışına gidiyor. Ve bir türlü gelmiyor! “Kaç ay sürdü, ne oldu?” filan derken, saraydaki hanımlar demişler ki; “Bir derviş var, Emin Baba. O’na soralım o bilir. ” Tabi “kıyl ü kal” olmasın diye, tebdili kıyafet gidiliyor. Emin Baba “şu gün dönecek” diyor ve hakikaten o gün dönüyor! O zaman işte Valide Sultan onun ermiş bir kişi olduğunu anlıyor ve güzel bir tekke yaptırıyor. (1284/1867 yılında) Daha önce fakir bir kulübede yaşarmış Emin Baba.
|
DİĞER TEKKELER
Sütlüce tarafında MÜNİR BABA TEKKESİ var. Son şeyhlerinden Münir Baba çok karizmatik bir şeyhdir. Münir Baba’nın dervişleri arasında en tanınmışı ise Neyzen Tevfik’tir. Müntesipleri arasında Bahariye Mevlihanesi Şeyhi Fahreddin Dede de var. Fakat, Münir Baba’nın kendisi de Karagümrük’teki Cerrahi Tekkesi Şeyhi Abdülaziz Efendi’den arakiye giymiş. Bir çeşit teberrüken, Cerrahi icazeti almış ve o tekkenin daha sonraki Cerrahi Şeyhi İbrahim Fahrettin Efendi’ye Bektaşilik icazeti vermiş. Burdan ne çıkıyor ortaya? İstanbul’da tarikatlar arasında bir çeşit alışveriş var. Şimdi Teberrüken icazet vermek demek, onu kendi tarikatında yetkili kılmak demek. Avrupa yakasında ŞEHİTLİK TEKKESİ var. Rumeli Hisarı’nda ve orası da bir askeri tesis. Onun tarihi de çok eskiye, belki 16. Yüzyıla gidiyor. Son postnişini Nafi Baba, Melami meşrep bir Bektaşi. Burası NAFİ BABA Tekkesi diye de anılıyor. Üsküdar’dan Kuzguncuk’a doğru giderken, Hüseyin Avni Paşa Çeşmesi’nin üstünde Yarımca Baba Tekkesi var. Burası da Bektaşi Tekkesidir. Ama şimdi yerine apartman yapılmış. 1826’da kapatıldıktan sonra Kadiri Tekkesi olarak devam ediyor ve bir daha Bektaşi tekkesi olarak açılmıyor.
(Kaynaklar: Müfit Yüksel Cem Dergisi 1997 Sayı:71)
CİĞERCİ BABA TEKKESİ
MEVLANAKAPI ile TOPKAPI arasında Ciğerci Baba türbesi bulunur. Tekkeden günümüze sadece türbesi gelebilmiştir. 1826 da yıktırılmış olduğu ve ondan sonra tekrar ihya edilmeyip sadece Ciğerci Baba türbesinin kaldığı sanılmaktadır.
ERDİ BABA TEKKESİ
Davutpaşa Mah. , Hekimoğlu Ali Paşa Cad. , 1159 ada 5 parsel ve 1816 ada 22 parsel dahil. Bu Dergah, Erdik Baba, Ördek Baba, Erdek Baba, Örük Baba adlarıylada anılmaktadır. Dergahın kurucusunun Şeyh Zeynel Abidin olduğu sanılmaktadır. 1199/1784 tarihli Mecmua-i Te-kaya defterinde dergah adı “Davutpaşa Örük Baba Tekkesi” olarak geçmekte ve tekke şeyhinin Zeynel Abidin olduğu belir-tilmektedir. Önceleri, Bektaşi tekkesi olduğu kaydedilen dergah sonradan Nakşi, en sonunda da Kadiri olmuştur. Nitekim 1307/1890 tarihli “Mecmua-i Tekaya” da Kadiri olup şeyhinin Agah Efendi olduğu kaydedilmektedir.
SARI İSMAİL SULTAN
Hazreti Pir’in ikinci halifesi Sarı İsmail Sultan’dı. Hünkar’ın ibrikdarı görevini yapıyordu. Hz. Pir dergahtan başka bir yere gittiği zaman, Sarı İsmail Sultan’ı birlikte götürürdü. Hz. Pir bir gün: “İsmail’im der, biz ahirete göçünce buradan çıkar, elindeki asanı atarsın. Elindeki asanın düştüğü yeri sana yurt verdik... ” diye nasihatte bulunur. Sarı İsmail Sultan, bu emre uydu ve Hünkar’ın Hakk’a yürüyüşünden sonra asasını attı. Asa, Menteşe ilinde (Aydın) bir kilise kulesini deldi. Aşağı indi ve İncil okumakta olan bir keşişin kafasına dokundu. Keşiş, Sarı İsmail Sultan’a itibar gösterdi. Bu kilise yıkılarak yerine büyük bir tekke yapıldı. Sarı İsmail Sultan’da orada yerleşip kaldı.
KOLUAÇIK HACEM SULTAN
Hazreti Pir’in üçüncü ulu halifesidir. Birlikte Horasan’dan Anadolu’ya geldikleri söylenir. Uşak ilinde, Susuz’da gömülü olduğu bilinir. Hz. Pir’in verdiği “Batın kılıç=tahta kılıç” ile terbiye edici olarak görevlendirilmiştir. Doğru yolda gitmeyenlerin terbiyecisi olmuş. Çok kuvvetli er, gerçek sever, cam gözü açık, manevi basamakları atlayıp yükselmiş ünlü bir derviş payesine erişmiş. Kolu Açık Hacem Sultan, Pir’in kendisine sunduğu tahta kılıcın kesip kesmediğini denemek için, huzurdan çıkınca, o sırada sakanın mutfağa su taşıdığı katırın sırtına indirir. Katır iki parçaya bölünür. Olayı Hünkar’a duyururlar. Hemen etkisini gösterir ve Hacem Sultan’ın kolları tutulur. Yaptığı işi anlar ama iş işten geçmiştir. Öteki halifeler Hz. Pir’den himmet dilerler. “onun kusuruna kalmayın” diye yalvarırlar. Pir bağışlayıcıdır, dileği kabul eder. “Kolu açık olsun” buyurur ve kolları açılır. Bu olaydan sonra da Hacem Sultan’a “Kolu Açık Hacem Sultan” adı verilir.
SEYİT SULTAN ŞÜCAATTİN VELİ
Türbesi Eskişehir'in Seyitgazi ilçesindedir.Seyit Sultan Şücaattin Veli, 8. İMAM Rıza soyundan olup dünyaya gelmiş dört veliden birisidir. Bunlar Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayram Veli, Seyit Sultan Şücaattin Veli ve Şeyh Şehabettin Veli hazretleridir. Seyit Sultan Şücaattin Veli 14. asrın ikinci yarısı ile, 15. yüzyılın 1. yarısında yaşamıştır. Şücaattin Veli, İran’da Horasan eyaletinden yola çıkmış Isparta, Afyon ve son olarak da Seyitgazi’nin Şücaattin köyüne yerleşmiştir. Kalenderi şeyhidir. Müritleri Uryan Şücailer diye tanınan bu Velinin Gazilerle yakınlığı bulunduğu ve zaman zaman fetihlere, savaşlara katıldığı anlaşılmıştır. Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar günü veya tarihi saptanarak bildirilen tarihte Şücaattin Veli anma günü ve şenlikleri yapılmakta olup, Türkiye’nin her yerinden ziyaretçiler gelmektedir.
DAVER BABA TEKKESİ
KARTAL BAŞIBÜYÜK semtindedir. Orhan Gazi zamanında buraya gelen Ahilerin kurduğu bu tekke sonradan Bektaşi Tekkesine dönüşmüş, 1826’dan sonra ise Nakşibendi Tekkesi olmuştur.
KARADONLU CANBABA
Hacı Bektaş dergahında eğitimini tamamladıktan sonra, Türklük ve İslam’ı yaymak çabasında emeği geçenlerden bir gönül eri de, Karadonlu Canbaba’dır. Şaman Moğollar arasında İslamiyet’i yayan bir Misyoner denmiştir. (Bir adı da Kar Pir Bat’tır) Türbesi Karageban’ın Ömerli mezrasındadır. Hayatı ile ilgili çeşitli menkıbeler vardır. Gerekli bilgi için “Divriği Evliyaları” adlı esere bakmak gerekir.
ANADOLUDA’Kİ DİĞER YERLER
Aleviler insanı kutsal bildikleri için, iyi işler yapan her Alevi büyüğünü saygıyla anmışlar ve orada bir tekke oluşturmuşlardır. Her ilde en az dört beş tane böyle yatır vardır. MALATYA’da Hıdır Abdal Dergahı, NİKSAR’da Hüseyin Gazi Türbesi, Malik gazi Türbesi, Polat Gazi Türbesi (Polat tekke) ERBAA’da: Keçeci Baba (Önemli bir ziyaret merkezidir.) SİVAS’ta Hubyar Baba ve birçok yatır; AMASYA’da birçok yatır; bu arada Baba Horasani yatırı. Türkiye’de Alevilerin kutsal yerlerinin sayısı 500’ü geçer. Bu sayıya İRAN’daki ERDEBİL’i (Şah İsmail’in doğum yeri) KAZIMİYE’yi ve IRAK’taki İmam Hüseyin’in kabri bulunan KERBELA’yı ve yine İmam Ali’nin yattığı NECEF’i katmak gerekir. Bu sonuncular tüm Alevilerin uğrak yeridir.
BULGARİSTAN
AKYAZILI SULTAN YATIRI XVI. yüzyıl Alevi-Bektaşi ulularındandır. Yatırı BULGARİSTAN’da RUS-ÇUK KEMALLER İlçesi MUMCULAR KÖYÜ’ndedir:
SEYİT ALİ SULTAN TEKKESİ
1402 dolaylarında Hakk’a yürüyen Bektaşi ulusudur. Yatırı DİMETOKA’da kendi adıyla anılan KIZILDELİ IRMAĞI kıyısındadır.
BİLGİ : CEM Dergisi 1997 / 71 Müfid YÜKSEL
İSRAİL
İslam dünyasının ikinci önemli camisi Mescid-i Aksa ile Hz. İbrahim’in kurban kestiği, Hz. Muhammed’in Miraç için Burak adlı bineğe bindiği yerde yapılmış olan Kubbetü-s Sahra’nın bulunduğu tepenin adı Haremü-ş Şerif veya TAPINAK DAĞI’dır. (Yahudilerin İ. Ö. 6. Yüzyılda inşa ettikleri İKİNCİ TAPINAK’tan kalma Ağlama Duvarı diye bildiğimiz Batı Duvarı da bugün Tapınak Dağı üzerindedir. Bunlara ek olarak Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yer ile mezarını içine alan ve Hıristiyanlar için çok büyük önem taşıyan Kutsal Kabir Kilisesi de aynı yerdedir.)
SUUDİ ARABİSTAN MEDİNE
1. Hz. Peygamber’in kabri (Hac)
2. Baki mezarlığında Hz. Fatıma, Hz. Zehra, Hz. İmam Hasan, Hz. İmam Zeyn’ül Abidin, Hz. İmam Muham-med Bakır, Hz. İmam Cafer’ül Sadık, Hz. Ali’nin annesi Fatıma, Hz. Ali’nin eşi ve Celal Abbas’ın annesi Hz. Ümmül Beni, Hz. Ali’nin kız kardeşleri. Hz. Peygam-berin Amcası Hz. Abbas. Hz. Hamza Uhud Kahramanı Hz. Ali’nin Mescidi, Hz. Fatımat-ül Zehra’nın mescidi.
MEKKE
1. Kabe, İslam aleminin kıblesi ve Hz. Ali’nin doğduğu Allah’ın evi.
2. Arafat, Mina, Nurdağı (peygamberin gizli olarak ibadet ettiği yer ve ilk vahyin geldiği yer), Surdağı (Peygamber’in hicret ederken sığındığı yer)
SURİYE
1. Hz. Zeynep Türbesi-Şam
2. Hz. Sakine Türbesi-Şam
3. Hz. Zekerriya Türbesi-Halep
4. Hz. Yahya Türbesi-Şam
5. 72 Şüheda’nın başları (Kerbela şehitleri) Türbeleri-Şam
6. Hz. Bilal (İlk Ezan okuyan Müslüman)-Şam
7. Babu sağır mezarlığında bulunan Ehlibeyt yakınları ve ashapları-Şam
İRAN
1. Hz. İmam Rıza’nın Kızkardeşi Hz. Masume (Fatıma) Türbesi-Kum
2. Ehlibeyt ve Hz. İmam Cafer-üs Sadık ilim mer-kezi-Kum
3. Hz. İmam Ali Rıza Türbesi-Meşhed-Horasan
4. Kur’an Müzesi-Meşhed-Horasan
5. Kademgah (İmam Ali Rıza’nın ayak izinin bulun-duğu yer)-Meşhed-Horasan
6. Eba Seld Türbesi (İmam Ali Rıza’nın hizmetkarı)-Meşhed-Horasan
7. Hace Murad Türbesi (İmam Ali Rıza’nın talebelerinden)-Meşhed-Horasan
8. Harun Reşid’in zindanı-Meşhed-Horasan
9. İmam Hüseyin’in türbesi-Tahran
10. Şahın sarayı Şemiran’da-Tahran
IRAK
1. Hz. Ali Kabri (Türbe)-Necef
2. Hz. İmam Hüseyin (Kabri)-Kerbela
3. Hz. Abbas Kabri (Hz. Ali’nin oğlu)-Kerbela
4. Hz. İmam Musa Kazım (Kabri)-Kazımiye-Bağdat
5. Hz. İmam Muhammed Taki (Kabri)-Kazımiye
6. Hz. İmam Ali Naki (Kabri)-Samara
7. Hz. İmam Hasan’ül Askeri (Kabri)-Samara
8. Hz. İmam Mehdi’nin kaybolduğu yer-Serdap-Samara
9. Hz. İmam Mehdi’nin annesi Nergis Hatun (Kabri)-Sa-mara
10. Hz. Ali’nin mescidi-Kufe
11. Hz. Müslüm (Kabri) (İmam Hüseyin’in amcası oğlu)-Kufe
12. Muhtar Sakaji (Kabri) (Ehlibeyt’in Kerbela intikamını alan)-Kufe
13. Hz. Ali’nin evi-Kufe
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
MAKSATI BİR, DİLEGİ BİR....
Halka sevgi verenin mekanı gönüllerdir.
İnsanın arzusu-niyyeti, maksatı, dileği temiz, dürüst olunca, gördügü işler de doğru ve güzel olur.
Sevgiyle dikilen bir fidanın verdigi meyvesi de, beheri de güzeldir.
Ve İnsanın gördügü işler de aynen öyledir.
Karşımızda daha yeni tanıdığımız, şahsiyyetine derin hürmet beslediğimiz bir yazar olan Svetlana Savitskaya hanımefendinin yıllar önce kaleme aldığı “BALKANLAR” Romanı Rusça’dan Türkçe’ye çeviri yapılması için, Özbekistan’lı Hukukçu, Yazar ve Şaire Gülzira Şaripova hanımefendi ile istişare ederek ikimize intikal edilmiştir. Günlerdir bu eseri çeviri yaptığımız Ve her satırını tek tek okuduğumuz, Yazarın bu eser vasıtasıyla ne demek istedigini anlamaya çalıştık, bu eserdeki satırların arkasında saklanan manayı bulmak istedik - Acaba hangi duyğulardır bu eseri Svetlana Savitskaya hanımefendiye yazdıran - diye düşündük.
Okudukca da beynimizden, fikrimizden bir duyğu geçiyor.
Svetlana Savitskaya bu yazıyı kaleme alırken gerçekleri gözönüne sermek için yola çıktığının farkına vardık - özünü, sözünü sevgiyle yüklemiştir.
Fikir hurcununa ilahi aşk, sarsılmaz irade, temiz, pak niyet koymuşdur. Tabii ki, bütün bunlar yüce yaradan -Tanrıdan gelen hisslerdir.
Savaş kısmına gelince, dünya milletleri birbirine asla düşman olmamışlardır.
Ancak ki ülkeleri yönetenler birbirleriyle zıt giderek savaşlar çıkartıp masum insanların ölmelerine sebebiyet vermemişlerdir – Ayriyeten Solomon diye bir kişinin ismi daha sonra Süleyman olarak değiştirilip Askeri okulda okuyarak, o zaman ki Osmanlı Ordusuna katılmış olduğunu, ancak gerçek ismi Solomon olan bu Solomon paşa acaba Türkmüydü, yoksa değilmiydi aklımıza takıldı.
Çünkü daha sonra Süleyman paşa Askeri Mahkemece yargılanıp idama mahkum olmuş.
Velakin Dünyanın her devrinde rüşvetin kolgezdiği gibi, Süleyman paşa mahiyetindeki kızları o zaman ki Mahkeme heyetine sunarak idamlıktan kurtulmuş olduğunu okuduk...
Dünya Halklarının barışı arzuladığı açıkça ortadadır ancak Savaşlar çıkarmak suretiyle milleti kırdıranları da Allah ıslah eylesin” diyoruz.
Biz Adem evlatları olarak bu dünyaya geldik- Adam deriz kendimize- Hepimiz Ademiz-adamız- ama insanlık en yüksek mertebedir.
Adamlığın en yüksek katı İnsanlıktır- Ne mutlu bu kata varanların, bu katda var olup duranların. Sabrına, manevi gücüne, kudretine güvenerek bu katda kalmak her beşer evladının işi degildir.
Gecesini gündüzüne katarak Rusça’dan Türkçe’ye çeviri yapan bizler, Gülzira Şaripova - Yusuf Aslan, yani ikimiz başarıyla tamamladık - Bu vesileyle büyük emek sarfedip bu romanı yazan ve halka sunumunu yapan Svetlana Savitskaya hanımefendiye teşekkür eder saygılar sunarız…